En Zeki Dünyalılar: Astronotlar – Bir şirkette iş seyahatine çıkmak için ne gibi özellikler taşımak gerekir? İşi iyi bilmek, gidilen yerde iyi ilişkiler kurmak, sık sık yapılan yolculukları engelleyecek bir sağlık probleminin bulunmaması yeterlidir herhalde. Ama çalıştığınız yer NASA ise ve iş seyahatine gideceğiniz yerde bilmem kaç milyon kilometre uzaklıkta kervan geçmez bir gezegen ise o zaman daha fazla özelliğe sahip olmanız gerekli kuşkusuz. Tamam birkaç dil bilmeye ya da daha önce bu işte tecrübeli olmaya gerek yok, ama eğer astronot olmak isteniyorsa, oldukça aklı selim bir insan olmak şartların arasında bir numarada. Daha sonraki şartlar şöyle sıralanıyor: Su altında hiç durmadan 128 takla atabilmek, 48 saat duraksız kamikazeye binebilmek, dirseğini yalayabilmek, karanlık bir yolda tek başına yürürken yanından geçen 320 dişli 7 kollu bir canavara selam verebilmek vs. Eğer bunlardan bir tanesini bile yerine getiremiyorsanız eleniyorsunuz. Saçmalamayı bir kenara bırakıp gerçek astronot adayları arasında bulunmanın gereklerinden bahsedilmesi arzusu kıpırdanıyorsa hemen şunu belirtmek lazım ki aranan şartlar en az bu kadar zorlu.
Uzay mekiği kullanırsın, uzay yürüyüşü yapamadan geri dönersin. Uzay yürüyüşü yaparsın, komutan olamazsın. Bunların ikisini de yapamıyorsan uzayda anca çay taşırsın. Keza karmaşık bir iştir astronot olmak.
Sadede gelelim, NASA uzay işçisi olarak adlandırılabilecek uygun şahısları bünyesine periyodik olarak dahil ediyor. 1959’daki ilk seçimlerden beri de astronot seçme programı bir hayli ağırlaştırılmış durumda. Şimdiye kadar gelinen gelişim aşamasında birçok astronotun telef olması, şimdiki seçimlerin daha dikkatli yapılmasını gerektiriyor. İlginç tercihlerin ilkinden bahsetmek gerekirse, ilk astronotların hepsi 1.80’den kısa boylular arasından seçilmiş, çünkü Mercury Uzay Kapsülü’nün boyutları bu kadarmış. Yani dış şartlar da seçimleri etkileyebiliyor. Daha sonra 1962’de 400 aday arasından 6 astronot daha seçilmiş ki, bu astronotların mühendislik, tıp ve diğer fen bölümlerinden en az doktora ya da dengi düzeyde bir eğitime sahip olmaları ilk şartlar arasında. Daha sonraki seçimlerin ise bunlarında üzerinde bilim adamları arasından yapıldığı görülüyor. En son astronot alımı ise 1996’da gerçekleştiriliyor ve 35 kişi alınıyor. Son alımın üzerinden fazla bir zaman geçse de ileride Japonya, Kanada ve Rusya’nın da planları dahilinde tekrar astronot alımları başlayacak. Bu nedenle NASA, üstün astronot yetiştiricisi konumunda olduğundan ve bu işe inanılmaz bir enerji harcadığından her iki senede bir seçmeler yapıyor.
Şimdiki şartları incelemek gerekirse, yine asgari olarak doktora düzeyinde bir mezuniyet baş şartlar arasında bulunuyor. Kaliteyi düşürmek beyin kıvrımlarından bile geçmeyen NASA’nın askeri ve sivillerden oluşan adaylarının aynı zamanda kesinlikle akıllı adamlar olmaları gerekiyor. Kendinizi akıllı buluyorsanız şunları da eklemek gerekli; jet pilotu olarak 1000 saat uçuş yapmak, 1. sınıf uçuş şartlarını gerçekleştirebilmek, bir şahin kadar keskin gözlere sahip olmak, oturan pozisyonda kan basıncının 14/9 değerlerinde seyretmesi, 1,60 ile 1,80 arasında bir boya sahip olmak, takım halinde hareket edebilme yeteneği gibi özellikleri de bünyede taşınması gerekli. Diyelim ki tüm bunlar yerinde, ilk şartlar atlatılmış demek oluyor ama 2. sınıf şartlarda yerine getirilmeli. Çok disiplinli bir eğitim sonucunda yaklaşık 1 hafta boyunca yapılan sözlüden geçerli notlar almak gerekiyor. Adaylar tıp eğitiminin yanında bazı karmaşık deneylere de tabi tutuluyor ki ikisini bir arada yapabilmek insan üstü bir yetenek gerektiriyor. Yani hasbel kader bir uzaylıyla karşılaşılsa söz konusu uzaylı gerçek insan beyniyle alakası olmayan bir üstün zeka ile karşılaşmış olacak. Dolayısıyla kazara bütün evrende inanılmaz akıllı yaratıklar olduğumuz görüşü bile yaygınlaşabilir.
Bu özellikleri taşıyan adayların arasından seçilen asker kökenli astronot adayları 1-2 sene eğitimden geçiyor. Sivillerin eğitimi ise 5 yıl sürüyor. Bu eğitim sonucunda kimin ne olacağı konusunda ayrıca bir uzmanlık eğitimi veriliyor. Mürettebat pozisyonlarına bakıldığında – konu itibariyle mürettebat ve mekik komutanı gibi sözler sarfetmek dahi insanın içini gıcıklatan bir durumken, mekik içerisinde uzayda dönen muhabbetler tahmin dahi edilemez- pilot astronotlar hem mekik komutanlığı hem de pilotluk yapabiliyorlar. Ancak bu şahısların uzay yürüyüşü yapmaları yasak, çünkü çıkardıkları aleti geri getirmeleri gerekiyor. Kaldı ki bütün güvenlik, araç, alet , edevat onların sorumluluğu altında. Kaptan Kirk’ün Atılgan’da yaptığı neyse bu gemilerde de pilot astronotların görevi budur en bilinen örnekle. Bir de görev uzmanı astronotlar var ki, bu şahıslar pilotlarla birlikte koordinatlı olarak çalışıyor ve yön belirlemek üzerine eğitim alıyorlar. Uzay yürüyüşü yapıp uzayın sefasını süren takım bunlardan oluşuyor.
Son olarak kısaca çaycı olarak adlandırılabilecek mekik içi ayak işlerini yapan, ayıp olmasın diye Payload olarak adlandırılan bir grup var ki, diğer ülkelerden projeye dahil olan şahıslara genelde bu iş yaptırılıyor. Çaycı olmak için bu kadar eziyet çekilir mi, orası kesinlikle karakterle ilgili. Sonuçta tüm bu ekip bütün çalışmaları sırasında inanılmaz zorluklardaki deneylere tabi tutuluyor. Sürekli bir performans ölçümü söz konusu ve tüm bu deneylerde yüzde 100 başarı gösterenler ancak astronot olma şerefine layık görülüyor. Kalkış inişlerde yapılan basınç testleri, simülatörlerde yapılan eğitimler sonucunda mekiğin tüm ayrıntılarının ezbere bilinmesi, su tanklarında bayılana kadar yapılan ağırlıksız ortam testleri gibi bir dizi seri işkence sonucunda sağ kalırsanız uzayı görebiliyorsunuz. 90 derece uçuş denemeleri yaparken alıklaşıp bayılan pilot görüntülerine herkes aşinadır. Ama herşeye değer tabi düşününce, sonuçta emekli olunduğunda muazzam bir emekli maaşı vardır astronotların.
Bir Önceki Makalemize Göz At: “Zeki İnsanların Mutlu Olamamalarının 6 Nedeni“